Sayfalar

3/17/2006

Maskeler...

Sizi bilmem ama ben hayatımda bir çok maske kullandım, halada takıyorum. Ama yanlış anlaşılmasın bu maskeler kesinlikle iki yüzlülük değil. Bu maskeler hayatın her evresinde takılması zorunlu maskeler. Bazen kendimi bin bir surata benzetirim. Her insan gibi değişik düşüncelere, idollerle, felsefelere, akımlara, özentilikle kapılıp gidilen yollarda illaki bir maske bir ruh hali takınmışımdır. Bazılarını özümsemiş bazılarını hemen sildim belki, ama hepsi bendim, hepsinde de benden bir parça vardı.
Konuya başlarken başka bir düşünceyle yazıyordum ama, yazı kendi kendini yönetir. Sen onu kontrol edemezsin o seni alır gider, en azından benim için öyle oluyor. O yüzden hiç bir zaman edebiyatçı olmak kaygım olmadı, başaramamda. Ama bir yerde de yazı sana hakim oluyor diyordum ama yalan yazının bana hakim olduğu kadar bende ona hakimim ama süslemeyi bilmiyorum.. Yazıyla olan bu savaş aslında beynimizle olan bir savaş değil mi? Zekanın bana benim ona oynadığım bir oyun.

Maskelere dönersek, mesela herkes iş yerinde sakin ağırbaşlıyken ben eğlenen bir adamı oynuyorum, başta kendimi kandırıyorum, sonra herkesi. Niye mi her ortam da her zaman problemler var, tabi ki de iş yerinde de öyle orda somurtup her sorunda takılıp kalan bir insan olsaydım eğer, yaşantının tadı kalmazdı, o yüzden ben iş yerinde hep gülen hiç bir şeyi önemsemeyen bir tavır takınıyorum ama size tavsiye etmiyorum aynı zamanda. Düşündüm de ben bu maskeyi gerçek hayatta iş yeri dışında da takıyorum hatta o benim artık maske yok. Şimdiye kadar yazılarımı okuyanlar bu yazıyı da okuduklarında ister istemez kafalarında bir kişiyi canlandıracaklardır. Ama canlandırdıkları kişi ile benim alakam yok. Niye mi bir saattir yazdığım yazı bunu açıklamaya yönelikti dış görünüşüm eğlenceli umursamaz ama içimde bir derinlik mi var? Bu cümleyi yazdıktan sonra ruh halim değişti ve yazı ciddiyetini koruyamayacak.
Başlıkla pek alakalı bir içerik olmadı ama şu yazıyı tekrar okusam muhtemelen 3 farklı konu başlığı ve 3 farklı yazı yazarım.

Çay kaşığı ve ince belli bardak..

Çay Kaşığı Ve İnce Belli Bardak

Valla siz yaparmısınız bilmem ama benim çok eğlenerek yaptığım, yaparken acaba bende bir sorun mu var dedirten ama bir yandan da çocukluğumdan beri eğlendiğim bir oyun var. İnce belli bir çay bardağı ile çay içerken çay kaşığını bardağın o ince ağız kısmında çay kaşığını dengede tutturmaya çalışmaktan bahsediyorum. Ama nasıl tarif edeceğimi kestiremedim. Küçüklüğümden beri bu tarz ilginç şeylerle uğraşmak her zaman bana haz vermiştir. Bir saat boyunca çay kaşığındaki denge noktasını bulma çabası, başta sadece öylesine elinizde uğraşırken, 3 kere düşürüp işi inada bindirmek ve sonra sanki nobel ödüllü bir matematik problemini çözen bir bilim adamı endamıyla bir dil dışarıda tam noktayı bulma çabaları. Sonunda da çay kaşığının denge noktasını bularak çay kaşığının ince belli bardakta hafif sallanışını izlerken acaba bu sefer oldu mu diye parmakların çay kaşığının dibinde heyecanla beklemek. Ve hayatınızda yaşayabileceğiniz en keyifli en çocukça mutluluğu tatmak başarıya ulaşmak. Bir kaç saniye çaykaşığının orada duruşunu izlemek sanki Oskar ödülü almış biri gibi gururlu tebbessümde bulunmak. Ama hazin son tabikide şakacı bir arkadaşın, sıkılan bir sevgilinin veya dikkatsizliğin sonucunda o kaşığın tekrar o ince belli bardağın içine düşmesi. Bir kaç saniye buruk bir hüzünle baktıktan sonra kendine gelerek ne ile uğraşıyorum ben diyerek kendine gülmek.

İşte böyle biriyim ben...

3/08/2006

Gerçek dünyada FRP karakteri canlandırmak:)

Birden aklıma geldi bir gün arkadaşla onun basket takımı seçmelerine gidiyorduk..
Elemanla yıllarca beraber FRP oynamışlığımız var bazen ben DM (yönetici) o oyuncu, bazen ben oyuncu o DM'lik yapıyordu.. O dönemde ben oyuncuydum o DM.. (of be sıkıldım çok uzun bir cümle oldu zannımca ama devamı eğlenceli olacak:))

Son oyunlarda Kender oyantıyordum. Kender; kısaca korkusu olmuyan, hayatın her anında eylenebilen doğuşdan hırsız özellikle kilit açma ve yankesicilik konusunda, bir ırkdır. Kısa boylu uzun saçlı tüylü ayaklı çok konuşan ve çok meraklı bişidir.. Hırsız olduğunu hiçbir zaman kabul etmez falan filan..:)

Olay dediğim gibi arkadaşla beraber basket takımı seçmelerine giderken yaşandı:) Ben kendimi oyuna ve rolüme fazla kaptırmışım:) Yürürken arkadaşın cebinden telefonunu aldım farketmedi elimde oynarken gördü nasıl aldığımı falan tartışırken ben bu sefer cüzdanını aldım:) Sonra da anahtarlığını:) Bu cüzdan, telefon ve anahtarlık üçgeni değişik zamanlarda bende ve arkadaşımda oldu (yaramazlığım üzerimdeydi de:) ) sonunda arkadaş oyun bozanlık yapıp cebinde ne varsa bana verdi ve bütün eylencemi öldürdü.. Daha dorusu öyle olacağını sandı;)

Bir süre sonra sigara içmek istediğini söyledi elini cebine attığında sigarasını bulamayınca bana döndü direk bende elimde paket azımda sigara ona gülümsedim sinir oldu.. Bu arada çakmak hala cebinde duruyorken neyse dedi bir sigara aldı benden ve elini cebine çakmak almak için attı bu arada ben onun sigarasını yaktım.. İdrak edemedi baştan ama eli cebinin boş olduğunu ve benim elimdeki çakmağın sadece bir kaç saniye önce cebinde duran çakmak olduğunu görünce olan oldu ben önde o arkada seçmelere koşarak devam ettik:)

Neden mi kaçtım? Arkadaşınız 1,95 boyunda ve 100 kilo üzerinde bir yapıya sahipse kızınca olabilecekleri tahmin etmeniz o anki iman gücünüzle koşmanızı sağlıyor desem:))

3/07/2006

Ölmek ve Sonrası 2...

Devam filmi gibi oldu bu başlık..:)
Neyse Ölüm ve Sonrasını okuyan bir arkadaşım doğru bir noktaya parmak bastı. Kırkının çıkması beklenmeden unutlan insanlar var dedi..
Evet aslında hepimizin sonu bu olacak heralde 3-4 gün bilemedin 1 hafta sonra maziye karışacağız.. Sonra da bir rakı sofrasında adımız geçicek anılacağız "ne güzel içerdik beraber" veya yazlıkda akşam vakti oturup güneş batışını izliyen arkadaşımız "abi ne çok batırdık güneşi beraber" cümleleriyle anacaklar bizi..
Yani ne diyeyim acı gerçek bu.. ama ben bununla mutluyum bir gün bir rakı sofrasında veya hararetli bir tartışma esnasında ismimin zikredilip "hey gidi rahmetlide ne eylenceli adamdı" gibi bir cümleyle anılacağımı bilmek hatırlandiğimda insanlar üzerinde tebessüm yaratacağımı bilmek bana huzur veriyor..
Neyse şimdilik bu kadar eylemlerim sürecekdir:))

F.R.P ve Gerçek dünya...

Hangi dünyadayız? Bir gerçek dünya var bir de hayal alemi…
Karşında oturan iş arkadaşını o hayal dünyasında yakaladığında sopayı kafasına gömmenin vereceği huzurla dolu bir hayali kurarken birden gerçek dünyaya döner ve o kişiye sorduğu saçma bir sorunun cevabını verirken buluverirsin kendini…
Ejderha mı nerden geliyor ne renk?? Zati Ejderhalarla aram iyi değildir (Kender olmam haricinde o zaman görmek için peşinden koşar ayağına bile tırmanırım. Ne ateş mi püskürtüyor? Aaaaa mavi mi onlar da buz atmıyormuydu??) Çünkü hazinelerine göz diktiğimden pek haz etmiyorlar benden)
Ama bir de bir durum var ki ne baltanın kafamı uçurması ne mavi ejderhanın dondurması bile bu kadar kötü olamaz.... Gerçek dünyadan yediğin tokadın acısı ne kesik yarasına ne büyünün şokuna ne herhangi bir yaratığın yarattığı sürprize benzemez be....
Sen alemler de dolanırken oralardan biri sana seslenir;
-Bilmem ne numaralı talebe ne oldu ne durumda?...
-Ne bilim a.q. diyemezsin....
Of be tam da labirentten çıkmak üzereydim… Veya telefon gelir:
-Nerdesin niye aramadın beni?
-Ya!! Orta dünyada sandık açarken bir Minator geldi ondan kaçıyordum diyemezsin.....
Uzar gider sende iki dünya arasında gidip gelmeye alışıp bu şekilde yaşamaya devam edersin)...

Ölmek ve sonrası...

Kaç zamandır aklımda bir soru var..
Acaba öldükden sonra bir süre daha hayalet tadında dünyada gezmek ve arkada kalanların neler hissettiğini, neler konuşduğunu, bensizken hayatta ne değişiklikler olacağını nelerin değiştiğini görebilmenin nasıl olacağını merak ediyorum...
Bu acaba megolamanlık mı? Arkada kalanların eksikliğini hissettiğini görme düşüncesinin yarattığı? Ama aynı zamanda bu biraz mazoşist olmayı gerektirmiyormu?
Yoksa sadece merak mı insanların senin hakkında gerçekden ne hissettiğini ve sensiz hayatın nasıl olacağına dair? Bu da paranoyaklık değil mi?
Sonuç mu? aslında daha yazılacak bir çok şey aklıma geliyordu ama unuttum yazarken, evet sonuç ben bunu istemiyorum tabikide... hayatımda hiç bir zaman fal baktırıp geleceğimi öğrenmek istemediğim gibi.. Ben şu an beni sevenlerle mutluyum ve öyle kalmayı da tercih ediyorum..
Ama ilginç bir soruydu bu sizce?..