Sayfalar

6/08/2006

Gereği düşünüldü

Birden aklıma geldi. Bu başlığı açmak ama içeriğinde neler yazıcağımı ben de daha bilmiyorum. Ben yazarken siz de okurken göreceksiniz.
Hakimler kullanılar bu cümleyi genelde, "gereği düşünüldü" diye başlar son duruşmalar. Evet bu cümle insanların hayatını temelli etkilemektedir. Çünkü bu cümleden sonra ya özgür kalacak ya da yıllarınızı bir hücrede geçirmeye mahkum olacaksınızdır.
Düşünsenize bu durum ne iğrenç bir durumdur? Hakim bu cümleyi kurar ve bir sonraki cümlesini kurana kadar geçen saniyeler sanık için bitmek bilmiyen seneler gibi gelir. "Gereği düşünüldü... Sanığın ... yıl hapsine.." evet bitmiştir artık ... yıl boyunca sanık bir şehirin bir hapisanesinde ya toplu koğuşlarda yada tek kişilik hücresinde duvarlara çentik atarak sürenin bitmesini ve özgür olacağı günlerde neler yapıcağını dülemeye başlamıştır bile.
Düşünsenize belirli bir zaman diliminiz dört duvar arasında kısılıp geçicek. Sınırlı zaman çabuk geçer derler, ama mutlu olaylar içindir bu. Böyle bir durumda o hücrelerde geçirilecek her gün, her saat, her dakika, her saniye bile bir ömür niteliğinde yavaş yavaş, ömrünüzden ömür tüketecek şekilde geçer. Her gün dışarının özlemi ile atılır duvarlara çentik. Tek özgürlüğünüz çıkınca dışarıda neler yapıcanığızın hayalini kurmakdır o duvarlar arasında. Günler geçer ve dışarı çıkarsınız. Hayat bırakdığınız yerde değildir akmıştır zaman. Sizin için akmayan zaman dışarıda su gibi akıp gitmiş herşey değişmiştir birden. Ne şehir bildiğiniz şehirdir, ne mahalleniz bırakdığınız mahalledir. İnsanlar bile değişmiştir, hatta aynaya bakdığınızda kendinizin bile değiştiğini farkedersiniz. Pişmansınızdır. Orada geçen zamanın ardından üzülürsünüz ama son pişmanlık fayda etmiyordur. Her geçen gün, dört duvar arasında geçen, niye orda olduğunuzu sorgulamış olsanızda dışarda bir kere daha sorgularsınız ve bu sefer çok daha sert. Bir anlık öfke, bir anlık dalgınlık veya bir anlık zevk için bunca zaman boşa harcadığınız için kendinizden nefret ederken bulursunuz kendinizi ama yapacak birşey yoktur artık. Ayağa kalkıp insanların yürüdüğü yolda koşmanız gereklidir artık. Kaybettiğiniz zamanı tekrar yakalamak için.
Birde tam tersi bir durum vardır. Hayatın her evresinde her karesinde olduğu gibi. Hakim konuşur "gereği düşünüldü... Sanığın beraatine karar verildi." Evet doğru duydun beraat ettin. Düşünülen onca kötü durum, onca kurulan kötü hayal yok artık. Huzur kaplar içini bitmiştir herşey. Artık geceleri rahat uyku çekebilirsin, çünkü o dört duvarın içine tıkılmayacak olmanın verdiği hafiflik vardır üzerinde. Ama bir kere ağzın yanmıştır sütten, yoğurdu üfleyerek yersin. Mahkeme salonunun o rutubetli kokusunu çekmişsindir içine, dört duvarın hayali çivi gibi çakılmıştır beyninin bir köşesinde, beraat ettiğini duyana kadar yaşadığın korkuda kalbinin bir köşesinde tamir edilemiyecek yaralar açmıştır artık. Ve dikkat edersin artık her attığın adımda bir daha mahkeme salonuna yürüdüğün o bitmez koridorda bir daha yürümemek için.

Not: Bütün bu yazdıklarım tamamen hayal ürünü ve birden aklıma gelenlerdi.

6/02/2006

Cehennemin kapısını açık unutmuşlar...

Abi kim söylediyse bu cümleyi bayıldım valla.
Şu an İzmir'de bu cümle tam anlamıyla gerçekleşmiş gibi. Dışarda öyle bir sıcak var ki, direkt olarak bu cümleyi kurdurtuyor insana. Cehennenim kapısı açık unutulmuş ve ceryan yapıyor. Esen rüzgar bile o kadar sıcak esiyorki insan dışarda bir yerlerde şurda iki dakika oturayım diyemiyor.
Umarım daha sonra ekleme yapıcam bu yazıya. Beynim Durmuş durumda
.

Delimiyim Değilmiyim?

X-Man'nın "Sanal Tartışmalar" adlı blog'unu okurken aklıma geldi birden. "Not:Ben deli değilim." Cümlesiyle başladı bu yazı...

Deli olmak veya olmamak nasıl oluyor ki? Deli olmak nası birşey? Olmamak nasıl birşey? Kim karar veriyorki?

Ben deliyim desem kim evet delisin diyecek kim hayır değilsin diyecek? Hehe bu arada X-Man kendi üzerine alınma sadece zaten aklımda olan bir soruyu yazmam konusunda ilham verdin. Olayla alakan bu kadar ve senden esinlendiğim bir noktayıda belirtmemek bana uymazdı.

Gelelim deli olmak yada olmamak konumuza. Cidden yazılı bir kural var mı? Mesela:
1. Ortamda başı boş bi şekilde elleri kollarını sallayarak dolanmak delilik belirtisidir.
2. Çıplak dolanmak delilikdir.
3. Nedensiz gülen biri delidir. vs.vs.vs.
Gibi yazılı bir deliler kitabı var mı? Yoksa sadece tanımlayamadığımız bir hareketi yapana mı deli diyoruz? Mesela olması gerekenden fazla ayrıntılı düşünmek? (Bu konuda göreceli ama olsun) Birde delilik ile psikolojik rahatsızlık aynı şeymi? Yani Opsesif bir insan delimidir? Veya paranoyak birine deli dermiyiz?
Belki de deli dediğimiz insanlar akıllı bizler yani kendini akıllı tutanlar delidir? Biryerde duymuştum delinin teki diğerine dışarda daha çok deli var boşver burda daha iyi durum gibisinden bişiler demiş çok eylendiğim bir cümleydi (unutmamış olsaydım)
Herneyse benim yazılarımı okuyanlar zaten çok da normal olmadığımı farketmişlerdir zaten.

Neyse iş yerinde anca bu kadar geldi aklıma gelenler de gitti zaten 1 sayfayı 1 saatte yazamadım yerimde kalmadığımdan dolayı.

6/01/2006

Cemşitcan ve Kuntin..

Başlamadan önce bu blogdan Gökhan Dabak ve unutulmaz karakteri Deli Cevat'tan esinlendiğimi belirtir saygılarımı sunarım.


Cemşitcan ismi ise Kuzen'im ve onun daha doğmamış olan oğlunun hiç konmayacak ismidir.

Gelelim Cemşitcan ve Kuntin...

-Cemşitcan senin kim olduğunu soruyorlar?
-Abi bilmem ben Beni sen yarattın sanırsam..
-Doğrudur ben yaratmış olabilirim Ama bir dakika Cemşitcan, ya sen gerçeksen ve beni hayal ettiysen?
-Olur mu abi öyle şey?
-Olabilir baskın çıkıp seni sindirmiş olabilirim... Dövüş Kulübünde de öyle olmuştu.. Ulan şimdi sen silah milah çekip beni vurmaya kalkarsın allah gel buraya
-Yok abi valla öyle bir şey yok Sen kendi kendini kandırıyorsun.
-Bak sen terbiyesize bir de utanmadan bana yalancı diyor gel buraya.
-Aman abi ya...
-Cemşitcan dedim sana kimse seninle ilgilenmez diye.. Daha can alıcı bir başlık bulalım dedim..
-Ama abi napayım sen koymadın mı başlığı?
-Sus tamam işte aklıma gelseydi koymaz mıydım Jenefer Lopes falan alla alla..
-Tamam abi kızma hemen belki gelen olur bekle acele etme..
-Tamam kızmıyorum bekleyelim bari..
Cemşitcan'a biri kalkar ve Antin ile Kuntin arasında bir bağ olduğunu söyler...
-Hiyaaaaaaaaaa aman valla şimdi Antin gelirse ne olacak?
-Ya canım Cemşitcan’ım otur oturduğun yerde paranoya yaratma gelmez o..
-Ama abi eleman haklı gelirse ve sen beni kovarsan?
-Ya bak sinirleniyorum Cemşitcan'ım canım biberim.. Kafan basmıyor mu seni nasıl bırakabilirim seni aklın alıyor mu?
-Alıyor mu? Güzel soru ama abi ya bırakır gidersen?
-Danam benim sağ göz benim sol göz senin olsun yok sağ bacak benim sol bacak senin diyerek vücudu ikiye mi böleceğiz canım Cemşitcan'ım sorarım sana???
-Bak o açıdan hiç düşünmemiştim...
-İşte o yüzden bu bünyede lider benim canım..
-Haklısın abi..
Beyaz gömlekli birileri Kuntin ve Cemşitcan'ın yanına gelmektedir.
-Hayırrrrrrr Kuntin abi kaç kurtar kendini bağlıyacaklarmış seni...
-Höt kim kimi bağlıyor orda? Korkma Cemşitcan'ım kimse bir şey yapamaz bize ayıramazlar bizi..
-O zaman içerden çıkarayım mı beysbol sopalarını abi hazırlıklı olalım dimi?
-Şiddet yok Cemşitcan şiddet yok karşıyız şiddete..
-Ama abi vatan topraklarını ele geçirmeye çalışıyorlar
-Korkma sen ben konuşarak hallederim.. Değil mi arkadaşlar konuşarak hallederiz
(Arka fondan tangır tungur sesler gelir Cemşitcan yüzünde gülümseme elinde beysbol sopası belirir)
Gelenler pek konuşma canlısı gözükmemektedirler...
-Cemşitcan'cım seni kullanıyor muyum ben?
-Yok abi haşa...
-Olum bunlar aramıza nifak tohumları sokmaya çalışıyorlar? Konuşarak anlaşamayacağız galiba?
-Abi ben hazırlandım (elindeki beysbol sopasını eline vurmakladır.)
-Tamam canım ben de içerden ıstaka alıp geleyim.. Bu arada sen oyala onları..

-Şimdilik bu kadar dimi Cemşitcan? Yorulduk gidelim artık..
-Evet abi iyi dövdük ama dimi hehehehe neyse biz kaçtık.
-Pencereleri kapat Cemşitcan cereyan yapıyor.

Evlenmek

Size söylüyeyim baştan vazgeçin:) Evlenmek öyle dışardan gözükdüğü gibi kolay bi iş değilmiş. Yani sadece gidip düğüne göbek attığımız bir durum değil.
O aşamaya gelene kadar önce bir ev bulunur kolay bir iş değil ama burasını geçelim. Daha sonra eve eşya doldurulur.. Tabi öyle kafana göre değil artık bir değil iki kişi olmayı planladığından renkler ve zevkler çarpışmaya başlar.. Bu kadarla kalsa iyi siz mustakbel eşinizle bişeylere karar verirken büyüklerde her ne kadar o evde sizin yaşıyacağınızı bilselerde karışmadan edemezler.
Eşyalarda en çok incik cıncık kısımları bayar, çünkü koltuk takımını duvarı boyattığınız renge uygun olması, perdenin koltuk takımının rengine uygun olması gibi ayrıntılar mevcutmuş:) bende yeni öğrendim. Herneyse evi hallettiğiniz de bu sefer düğünün nasıl olacağı kısmı gelir ki en berbat noktalardan biri tarih uygun olcak yer bulacaksın falan burda bir sürü faktör var boşverin gitsin. Önemli bir iki nokta nikah ayrı mı olacak, yoksa düğünle beraber mi yapılacak sorunu ve eğer düğüne karar verildiyse yemekli mi olacak? İşte burada film kopuyor. Eğer aileniz maddi yardım yapıyorsa olay sizden çıkıyor ve onların isteğine uymak durumunda kalabiliyorsunuz. Yemekli düğüne karar verildiğini varsayarsak bu durumda kaç kişi gelicek sorusunu cevaplamanız gerekiyor ki bu düğünü nerede yaptığınız ve bütçenize bağlı bir durum.
Düğünü yapacağınız yere karar da verdikden sonra kimler gelecek diye bir soru çıkıyor ortaya, ki bu beni en çok zorluyacak kısım oluyor. Çünkü sayı belirlenmiş aile büyükleri bu sayının en azından 3/2'isini kendilerine aldıklarından dolayı sizede 3'ün 1'ini alarak mutlu mesut o sayı içine kimleri sokabilirim diye kara kara düşünmek durumda cebelleşmek kalıyor. Herneyse bu kadar kötü bir sürecin en kötü kısımlarından biri zaman akmaz gibi gelirken bir yandan da zamanı elinizde tutamadığınız ve yapılacak birsürü işlerin olduğunu ve asla yetişmiyeceği sitresi sarıyor insanı. Eğer benim gibi biraz soğuk kanlı bir yapınız varsa (buna bende inanmadım) diğer insanların stresi sizide etkiliyor ve evde herkez 24 saat kavga içinde olabiliyor. Sevgilinizle geçirdiğiniz seneler içinde olmayan olay bu kısa süreçte başınıza gelip çok şiddetli kavgalar kopabiliyor. Ama bu kadar olumsuzluğun içinde bir düşünce herşeyi silip huzur verebiliyor; ben değil biz olma kavramı. Artık kendi evinin olacağı eşinle beraber kimseye karşı sorumlu olmadan sadece 2 kişilik bir dünya kurmak için uğraştığını düşününce herşey bitiyor.

Son olarak eğer gerçekten sevmiyorsanız bu yola çıkmayın. Seviyorsanız da bu yola başkoydukdan sonra yolunuzdan dönmeyin. Hayatım da hiç bir konuda bu kadar dik başlı ve kendimden emin yürümedim, savaş vermedim ve kendime bu kadar güvenmedim. Evet üç-üç buçuk sene önce başladığım bu yolda daha ilk günden inandığım noktaya gelmeme sadece 2 hafta kadar kısa bir süre kaldı. Başardım.. İlk defa bir yola baş koydum ve hiç vazgeçmedim..
VE SONUNDA SEVDİĞİM İNSANLA EVLENİYORUM.........