Sayfalar

2/18/2008

Öbür Diyardan Gelen Tuhaf Frekanslar - I

Günaydın okuyucularım yada iyi geceler, olmadı hoş geldiniz. Siz normal dünyanızda değişiklik olsun diye bu yazıyı okurken ben yine kendi dünyamda yani öbür diyarlarda olacağım. Şu an olduğum yerde. Aslında bazen sizin yanınızda olmakta istemiyor değilim hani, ama ne bileyim ben oraya ait değilim ki!

Bu yazılar aslında bir radyodan yayın dinlemek gibi açtığınızda önünüze gelen kendi çapında eğlenen birinin iç dünyasından sanal ortama yolculuk yapan kelimelerden başka bir şey değiller. Evet ben sizin dünyanıza alışmadım. Sizde bana beklide. Ama bir ortak noktada beraber yaşamaya devam ediyoruz.

Bedenim sürekli sizinle fakat ruhum yada beynim için aynı şeyi söylemem yalan olur. Ben sürekli öbür diyarda dolanıyorum aslında. Öbür diyarı tam olarak anlatamam ama sizin deyiminizle hayal alemi tabiri anlatmak için kullanılabilecek bir terim fakat kesinlikle yetersiz. Sadece kafanızda bir şeyler canlanması açısından belirtmeyi gerekli gördüm.

Öbür diyardan şimdilik bu kadar gelecek bölümde buluşmak üzere.

2/17/2008

Baksana buraya...

Hey oradaki! Evet sen ekranın karşısında duran. Ya neden arkana bakıyorsun kimse yok ki orda evet senden bahsediyorum. Neyse sanırım sonunda senden bahsettiğim konusunda anlaşabildik.

Evet gördüğün bu kelimeler topluluğu benim tarafımdan birleştirildi ve belli bir sıraya dizildi ki sen okuyunca senin içinde bir anlamı olsun dimi ama? Neden böyle bir şey yaptığıma gelince eğer kelimeleri başıboş bıraksaydım ne olurdu? Bilemedin mi? Ben sana söyleyeyim başıboş gezinecekleri için bir anlam ifade etmeyecekleri için seninde ilgini çekmeyeceklerdi.

Eee anlat bakalım nasıl buldun sen ekranın karşısında bu kelimelere bakarken yüzünde gülümseme oldu mu? Açıkçası ben bu kelimelerle bu oyunu oynarken eğlendim. Neden mi seni ekranın karşısında bulunduğun şu durumu düşünerek.

Neyse bu kadar eğlence yeter, hadi bakim kalk bakalım ekranın karşısından da gözlerin dinlensin artık yeter bu kadar ekrana bakmak zararlı.

Arada uğra tamam mı senin için daha anlatacaklarım var. Ben anlatayım sen dinle. Sen dinle ki ben anlatacak yeni şeyler bulayım değil mi ama?

Ha son olarak unutmadan çekinme aklına gelen bir şey olursa yorum olarak bana yazabilirsin. Korkma kelimeler sana yardımcı olacaktır.

2/15/2008

Antin Kuntin Biri

Şimdi okuyacağınız yazı beni çok seven bir dostum tarafından kaleme alındı. Noktasına bile dokunmadan aynen koyacağım;

Antin Kuntin Biri
Ozan Öncel Metin. Namı diğer Antin Kuntin, Önci ya da benim dilimle Kanka..
Hayatımın uzun bir sürecini beraberce kah gülerek kah ağlayarak paylaştığım ve hala da paylaşıyor olmaktan gurur duyduğum depresif kişilik :D Derler ya hani kelin ilacı olsa başına sürecek bizimkisi de aynı hesap. Ben üzüldüğümde o hep yanımdadır, bıdı bıdı anlatır. O üzülse ben kendimi unuturum bıdı bıdı anlatırım. Tek lafıyla dövmemi yeniden yaptırdığım annemin bayılmasına sebebiyet veren ama annemin de çok sevdiği şeker oğlanı.
Hayatım boyunca sahip olduğum ve bir daha dünyaya gelsem belki de olamayacağım biri bu adam. Ben onun kıymetini çok iyi bilirim. Bu aralar sıkıntısı bol, ekşisi bol bir dönem geçiriyor ama hala mutlu olmaya çalışıyor. İşte sanırım bizim gibileri de hayata bağlayan bu.
Bir geyik var ; hayat sana ne kadar limon sunarsa sunsun sen tekila almaya devam et. Kanımca bi gün alkolik olcaz toptan rahatlayacağız. Şimdi bizim arkadaşlarımız da kendimiz gibi bir de o konu var. Misal Cenk ( Sözeri Biladers), Apo. Biz azcık değişiğiz Türk toplumuna göre. Bunun farkındayım ve gurur duyuyorum. Ama bu dünyada da birbirimizi bulduğumuz için şükrediyorum. Yoksa boğulurduk.. Yoksa çocuklarımız kimlerin çocuklarıyla kanka olurdu.. evet işte insan yaşını almaya başlayınca bunları da düşünüyormuş. Şaka gibi ama değil. Artık kazık kadar olduk, sevdik, evlendik, eşlerimizi de birbirimize sevdirdik keza doğru insanları bulduk. Mutluyuz ve hep beraber oldukça daha da mutlu olacağız…
Son söz olaraktan dostlarım iyi varsınız. Kuntinim iyi ki varsın..
Sizi seviyorum!!!

Charlie Chaplin

2/12/2008

Malkow I

Her şey bir gün sıkıntıdan dudağını kemirmesiyle başladı. Aslında çocukluğundan beri yaptığı bir şeydi bu. Sinirlendiğinde sıkıldığında dudağını kemirir ve sonra yara olunca pişman olurdu. Bu sefer bir fark vardı. İlk defa dudağını kanatıp kanını emdi ve bunun çok hoşuna gittiğini fark etti.

Hoşuna giden kanın tadıydı. Kanındaki demirin tadı. Dudağını emerek düşünmeye başladı, kanının tadının bu kadar güzel olduğunu daha önce nasıl olmuştu da fark etmemişti. Şaşırdı bir süre. İlerleyen günlerde bu olayı alışkanlık haline getirdi. Her gün dudağını kemiriyor ve yavaş yavaş kendi kanını emiyordu. Bundan zalimce bir keyif alıyordu. Dudakları sürekli yara bere içinde dolanırken bu kadar kan yetersiz kalmaya başladı ve cebinden çıkardığı bir çakı ile parmağına bir çentik attı artık dudağından değil parmağından kan emmeye başladı. Bir sürede böyle idare etti.

Bir gün, kendi kanından sıkılmaya ve diğer insanların kanlarının tadının nasıl olduğu merakı kapladı içini. Evet her insanın kan grubu farklıydı. Her insanın kanındaki demir oranı farklıydı bu da her insanın kanının tadının farklı olduğu anlamına gelmezmiydi? Bu fikir yavaş yavaş kafasını kurcalamaya başladı ve en sonunda kararını verdi. Bir kurban bularak denemeliydi…