Bugün Pink Floyd'dan yola çıktım ondan devam etmek istedim. Dark Side Of The Moon, ayın karanlık yüzü, ayın bizim hep gördüğümüz parlak izlerken bize zevk veren yüzünün haricinde birde karanlık yüzü var değil mi? Evet her insanın da olduğu gibi her şeyde olduğu gibi bir aydınlık taraf birde karanlık taraf bulunmakta. Ayın karanlık yüzünü düşündünüz mü hiç? Güneş yok, hava yok, ısı yok, ışık yok, ve YAŞAM YOK. Sadece karanlık saf bir karanlık, beraberinde korku ve hiçlik. Kaybolmak için ideal bir yer. Ne yapılabilir ki orada? HİÇ! Kısaca kimse orada olmak istemez. Ama aslında beraber yaşıyoruz o karanlık tarafla. Bu karanlık taraf bizim içimizde de var orası da ölü, orasında karanlık, orada sadece sesler var ama iç karartıcı. Hani en can alıcı noktada ne yapmamız gerektiğini bilmediğimizde bizi daha da kötü bir duruma sokan bunalıma iten o sesler. O karanlık kısmımız da korkularımız da saklıdır. En zayıf anımızda bizi vurmak için o karanlık da saklanır. İki yüzlü olmaktan bahsetmiyorum yanlış anlaşılmasın demek istediğim bizi sıkan, bazen boğuluyormuşuz hissine kapılmamızı sağlayan, içimizdeki o bunalım tarafımızdan bahsediyorum. O devreye girdiğinde bunalıma girdiğimiz, her şeyin üzerimize geldiğini sağlayan karanlık taraf. Bu karanlıkta insan kendini de boğar başkasını da. Hayat aslında bu iki çizgi arasında gider gelir bazen sıcak, parlak güzeldir, bazen de tam zıttı kapalı, sinir bozucudur. Bence bu dengede sıcak ve parlak olan kısmında yer almak lazım her ne kadar karanlık taraf sizi yutmaya çalışsa da o karanlığın içinde kendinize bir mum yakın. Bu mum belki metrelerce önünüzü göstermese de iki adım olsa da önünüzü görmenizi ve bu şekilde karanlık tarafından boğulmanızı engeller. Bu yetmez mi? Mum mu? Nerede mi?
Elbetteki başta kendi yüzünüzdeki gülücükte, ve sevdiklerinizin yüzlerindeki gülücüklerde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder